Reyting nedir, nasıl ölçülür, AB ve Total neye nedir? vb. sorularınızın cevabı için bu yazıyı mutlaka okuyunuz? Türkiye'de, reyting ölçümleri yalnızca 2201 evde, 2801 rating aleti takılarak yapılmaktadır. (o evdeki tüm televizyonlara bu aletten takılır)
1- İzleyici Ölçümü nedir?
İzleyici Ölçümünün İngilizce karşılığı Audience Measurement olup, izlenme oranı, izlenme payı ve benzer verilerin sağlanması amacıyla yapılan ölçümlerin tümüdür. (Kamuoyu, Yayın Araştırmaları ve Ölçme Dairesi Başkanlığı)
2- İzlenme Oranı, İzlenme Payı nedir?
İzleyici Oranı (reyting) ortalama izlenme oranıdır. Bir program diliminde veya zaman diliminde her dakikaya düşen ortalama izleyici yüzdesini gösterir. İzlenme Payı, bir kanalın belli bir zaman diliminde toplam izleyiciden almış olduğu payı gösterir. (Kamuoyu, Yayın Araştırmaları ve Ölçme Dairesi Başkanlığı)Türkiye'de, reyting ölçümleri yalnızca 2201 evde, 2801 rating aleti takılarak yapılmaktadır.
3- Türkiye’deki televizyonlar için izlenme oranları (reyting) ölçümleri nasıl yapılmaktadır?
Türkiye'de reyting ölçümü, Avrupa'da bir çok ülkede bu türden veriler üreten AGB Nielsen tarafından 1989 yılından bu yana gerçekleştirilmektedir.1 Ocak 2005 tarihinden itibaren izleme ölçümleri, 21 il merkezinde ve bu il merkezlerinin 20.000 nüfus üstü kent-ilçelerinde olmak üzere Türkiyede2201 hanede yapılmaktadır. Firmadan alınan bilgilerde söz konusu hane sayısının bu bölgelerdeki 5 yaş üzeri 38.935.633 kişiyi temsil ettiği belirtilmektedir. (Kamuoyu, Yayın Araştırmaları ve Ölçme Dairesi Başkanlığı)
4- A/B ve TOTAL ne demek?
Ölçüm yapılan dört tane grup var. A/B, C1, C2, D/E. Bu grupları oluştururken hane reisinin eğitim ve mesleğine bakılıyor. Eğitim düzeyi yüksek olan insanlar A/B dediğimiz grubu oluşturuyor. C ve D/E grubu ise daha alt geliri temsil eden insanlar. Total ise bütün bu grupların toplamı demek.
REYTING (TOPLAM İZLEME ORANI)%: Belirli bir zaman diliminin dakikası başına düşen ortalama izleyici oranı. Toplam türk televizyon seyircisinin izleme oranı %.
SHARE (İZLENME PAYI) % : Bir kanalın ve programın belirli bir zaman diliminde toplam televizyon izlemeden aldığı pay.
5- Reyting ölçüm sisteminin çalışma şekli?
AGB grubu ölçümün yapılacağı illerde bir araştırma yaparak orada yaşayanların bölgede yaşayan insanların demografik özellikleri ve sosyo-ekonomik statüleri hakkında ayrıntılı bilgi toplar. ardından söz konusu bölgenin yapısını temsil etme yeteneğine sahip ailelerden oluşan bir izleyici paneli oluşturulur. reyting ölçümü yapılması için seçilecek ailelerin bulunduğu şehirlerin 5 yaşın üzerinde olup kentli nüfusa sahip olması gözetilir. (yaklaşık 41 milyon kişilik bir nüfusa karşılık gelir).şu anda yapılan reyting ölçümleri 2201 evde, 2801 rating aleti takılarak yapılmaktadır. ( o evdeki tüm televizyonlara bu aletten takılır) peoplemeter adı verilen bu reyting aletinin özel bir kumandası vardır. bu kumandayla o anda televizyon seyretmekte olan kişi sayısı ve bunların kim olduğu da gözlemlenebilir. (evdeki her aile bireyine bir numara tahsis edilmiştir. örneğin 1 numaralı düğme babanın, 2 numaralı düğme annenin, 3 ve 4 numaralı düğme çocukların gibi. aile bireyleri, televizyon izlemeye başladıkları anda ve izlemeyi bıraktıkları anda kumanda cihazında kendilerine ait düğmeye basarlar. ayrıca 9 dakikada bir "aynı kişiler mi?" sorusu görülür. böylece aile bireyleri izlemeyi bitirme ve başlama anlarında kişisel düğmelerine basmaları konusunda uyarılmış olurlar)
Hakkımda
Hakkımda: Computerworld, PcWorld, BThaber, Btnet.com.tr, Btdunyasi.net gibi basılı ve online yayınlarda editörlük, Yazı işleri müdürlüğü gibi görevlerde bulundu. Doğan Gazetecilik bünyesinde Arabam.com'da Kurumsal Satış Müdürlüğü görevinde bulundu. Tüm bu işlerinin yanı sıra Newtech dergisi'nde birkaç yıl köşe yazarlığı yaptı. Seminerler ve akademilerde dijital reklam üzerine çeşitli sunumlar ve eğitimler veriyor. Halen belogic.co dijital performans ajansında co-founder olarak profesyonel iş hayatına dijital reklam dünyasında devam ediyor.
Detaylı bilgi için tıklayınız
05 Ocak 2010
31 Ağustos 2009
Dijitalleşen masalımız...
Dijital dünya hırçın bir şekilde büyüyor, el atmadığı eşya, girmediği karanlık bir köşe, hayatını etkilemediği bir insanoğlu bile kalmadı nerdeyse..
Amazon ormanlarında yaşayan birkaç esmer tenli insan ile, Masai Mara hala silah diye ok kullanan üç beş yerliyi henüz yeterince etkilemese de, onlar da biliyor kulaktan dolma, uzaktan esme..
Global ağ internetin kapasitesi terabyte’larla ölçülme zamanını yıllar önce bırakmıştı. Şimdi exabyte sınırlarını zorluyor. Peki bu kadar veriyle ne oluyor ve daha ne kadar böyle devam edecek demek saçma. Çamurdan yoğrulup kan, oksijen ve su ile hayat bulan, yiyeceklerle hareket kabiliyeti kazanan bedenlerimiz, onu yöneten beyni “dijitalize” ediyor yavaş yavaş değil hızlı hızlı.
59 yıl sonra...
Hepimiz “sanalize” olmuşuz. Sadece düz komutları algılıyoruz. Oysa bir zamanlar şiirlerle içini döken, onları okuyarak ruhu besleyen varlıklardık. Şimdi IQ’muz tavan yapmış, EQ’muz yerlerde geziniyor. Sevmiyoruz artık, hislerimiz körelmemiş, tanımını bile bilmiyoruz. Sevilmiyoruz, hisli varlık kalmamış.
Saklambaç, çelik-çomak, topaç çevirme, misket yuvarlama, yakar top, isim-şehir, hırsız-polis… 2000’ lerin ilk çeyreğinde doğanların bile bilmediği kırsal efsaneler bunlar, bu dönemde zaten sanal iletişim tavan yapmıştı, fiziksel olan yerini sanal arkadaşlıklara (Msn Messenger, Gtalk…), sanal düşmanlıklara ve dostluklara (Klansavaşları, Knightonline, Kingsage, Travian…), kendini arkadaşına çay-kahve eşliğinde değil de sanal olarak ve ayarsız bir cesurlukla tüm arkadaşlara ve/veya herkese anlatmaya (Facebook, Twitter, Friendfeed, Sayısız blog…) varmıştı gidişat. Bu devir çocukları bizden iyiydi yine. Hala bir bedene sahiptiler.
Şimdiyse Google İmparatorluğu’nun Youtube eyaletinde video-couffeur olarak yarım günlük işim var. İş çıkışı ‘farmville’deki evime gidiyor kapıyı ‘poke’luyorum. Açan olmazsa pencereden ‘worm’luyorum. Fiziksel bir beden var mı beni taşıyan bilmiyorum.
Gökyüzü maviymiş, yağmur ıslatırmış bi zamanlar, GTA’da görmüş yaşlı amcam, o anlatırdı. Ben tek renkle yaşıyorum. Sahi yaşıyor muyum...?
(Potkal.com daki yazımdır)
Amazon ormanlarında yaşayan birkaç esmer tenli insan ile, Masai Mara hala silah diye ok kullanan üç beş yerliyi henüz yeterince etkilemese de, onlar da biliyor kulaktan dolma, uzaktan esme..
Global ağ internetin kapasitesi terabyte’larla ölçülme zamanını yıllar önce bırakmıştı. Şimdi exabyte sınırlarını zorluyor. Peki bu kadar veriyle ne oluyor ve daha ne kadar böyle devam edecek demek saçma. Çamurdan yoğrulup kan, oksijen ve su ile hayat bulan, yiyeceklerle hareket kabiliyeti kazanan bedenlerimiz, onu yöneten beyni “dijitalize” ediyor yavaş yavaş değil hızlı hızlı.
59 yıl sonra...
Hepimiz “sanalize” olmuşuz. Sadece düz komutları algılıyoruz. Oysa bir zamanlar şiirlerle içini döken, onları okuyarak ruhu besleyen varlıklardık. Şimdi IQ’muz tavan yapmış, EQ’muz yerlerde geziniyor. Sevmiyoruz artık, hislerimiz körelmemiş, tanımını bile bilmiyoruz. Sevilmiyoruz, hisli varlık kalmamış.
Saklambaç, çelik-çomak, topaç çevirme, misket yuvarlama, yakar top, isim-şehir, hırsız-polis… 2000’ lerin ilk çeyreğinde doğanların bile bilmediği kırsal efsaneler bunlar, bu dönemde zaten sanal iletişim tavan yapmıştı, fiziksel olan yerini sanal arkadaşlıklara (Msn Messenger, Gtalk…), sanal düşmanlıklara ve dostluklara (Klansavaşları, Knightonline, Kingsage, Travian…), kendini arkadaşına çay-kahve eşliğinde değil de sanal olarak ve ayarsız bir cesurlukla tüm arkadaşlara ve/veya herkese anlatmaya (Facebook, Twitter, Friendfeed, Sayısız blog…) varmıştı gidişat. Bu devir çocukları bizden iyiydi yine. Hala bir bedene sahiptiler.
Şimdiyse Google İmparatorluğu’nun Youtube eyaletinde video-couffeur olarak yarım günlük işim var. İş çıkışı ‘farmville’deki evime gidiyor kapıyı ‘poke’luyorum. Açan olmazsa pencereden ‘worm’luyorum. Fiziksel bir beden var mı beni taşıyan bilmiyorum.
Gökyüzü maviymiş, yağmur ıslatırmış bi zamanlar, GTA’da görmüş yaşlı amcam, o anlatırdı. Ben tek renkle yaşıyorum. Sahi yaşıyor muyum...?
(Potkal.com daki yazımdır)
30 Nisan 2009
İnteraktif reklam pazarında son durum
İnteraktif reklam pazarı 2008 yılında %23 arttı ve 31,7 milyar ciro yapıldı. 2009 kriz yılı ama interaktif reklam pazarı yine büyüyecek! Çünkü maliyeti düşük, reklam fiyatları çok daha ucuz ve Adan Zye ölçümlenebilen reklamlar, boşa kurşun atmak yok.
Dünya çapında toplam interaktif reklam cirosunda 2006 yılında %33 artış ile, toplam 20,4 Milyar dolar gelir sağlandı. 2007 yılında %26 artış, toplam 25,7 Milyar dolar gelir sağlanırken, 2008 yılında ise yine %23 artışla toplam 31,7 Milyar dolar ciro yapıldı. Yapılan bu cironun ülkelere göre dağılımı ise 13,6 Milyar dolar Amerika, 9,1 Milyar dolar Avrupa, 7,2 Milyar dolar Asya, ve 1,8 Milyar dolar diğer ülkeler olarak belirleniyor. Türkiye'de ise ülke olarak toplam reklam pastasından %2,9 pay alan Internet displaying (görüntüleme) reklam pazarı 95 milyon TL ile 2008 yılını kapadı. Arama motorlarının dahil olmadığı bu paya, yaklaşık bir bu kadar da ciro ile Google reklamlarını dahil edebiliriz.
2009 yılı kriz yılı olmasına rağmen İnteraktif reklam pazarının %10+ seviyelerde büyümesi öngörülüyor. Nitekim daha ucuz ve Adan Zye ölçümlenebilen bir reklam yayını yaptığınız için boşa atılan kurşununuz yok demektir.
Öte yandan PricewaterhouseCoopers'ın verdiği bilgiye göre de, dünya çapında yıllık %3,2 büyüyen TV-Reklam cirosu ortalama 6,8 Milyar dolar ciro yaparken, İnteraktif reklam cirosu ise %17,6 büyümeyle yaklaşık 7,7 Milyar doları bulmuş durumda. İnteraktif reklamın, gelecek birkaç yıl içinde ortalama %19,5 büyümeyle küresel anlamda ciddi ciroları yakalaması bekleniyor.
Yine Advertising Expenditure Forecasts ise, 2010 yılına kadar %12,3 olarak belirlenen İnteraktif yatırımın şimdiden %13,6 oranına yükseleceğinin altını çiziyor. 2012 yılına kadar bu sayı elbette daha fazla artacak.
Interaktif reklamların artışından ilk etapta en çok gazetelerin zarar görmesi bekleniyor. Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi sizlerin yorumlarına bırakıyorum.
(www.potkal.com 'daki köşe yazımdır)
Dünya çapında toplam interaktif reklam cirosunda 2006 yılında %33 artış ile, toplam 20,4 Milyar dolar gelir sağlandı. 2007 yılında %26 artış, toplam 25,7 Milyar dolar gelir sağlanırken, 2008 yılında ise yine %23 artışla toplam 31,7 Milyar dolar ciro yapıldı. Yapılan bu cironun ülkelere göre dağılımı ise 13,6 Milyar dolar Amerika, 9,1 Milyar dolar Avrupa, 7,2 Milyar dolar Asya, ve 1,8 Milyar dolar diğer ülkeler olarak belirleniyor. Türkiye'de ise ülke olarak toplam reklam pastasından %2,9 pay alan Internet displaying (görüntüleme) reklam pazarı 95 milyon TL ile 2008 yılını kapadı. Arama motorlarının dahil olmadığı bu paya, yaklaşık bir bu kadar da ciro ile Google reklamlarını dahil edebiliriz.
2009 yılı kriz yılı olmasına rağmen İnteraktif reklam pazarının %10+ seviyelerde büyümesi öngörülüyor. Nitekim daha ucuz ve Adan Zye ölçümlenebilen bir reklam yayını yaptığınız için boşa atılan kurşununuz yok demektir.
Öte yandan PricewaterhouseCoopers'ın verdiği bilgiye göre de, dünya çapında yıllık %3,2 büyüyen TV-Reklam cirosu ortalama 6,8 Milyar dolar ciro yaparken, İnteraktif reklam cirosu ise %17,6 büyümeyle yaklaşık 7,7 Milyar doları bulmuş durumda. İnteraktif reklamın, gelecek birkaç yıl içinde ortalama %19,5 büyümeyle küresel anlamda ciddi ciroları yakalaması bekleniyor.
Yine Advertising Expenditure Forecasts ise, 2010 yılına kadar %12,3 olarak belirlenen İnteraktif yatırımın şimdiden %13,6 oranına yükseleceğinin altını çiziyor. 2012 yılına kadar bu sayı elbette daha fazla artacak.
Interaktif reklamların artışından ilk etapta en çok gazetelerin zarar görmesi bekleniyor. Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi sizlerin yorumlarına bırakıyorum.
(www.potkal.com 'daki köşe yazımdır)
07 Nisan 2009
Facebook neden Twitter'ı ister?
Milyonlarca Türkiye vatandaşı sosyal web servislerine hayatını döküyor. Facebook, Twitter, FriendFeed gibi sosyal web servislerini kullanan kalburüstü İngilizce ve bilgisayar bilen sınıf hayatını bu servislerin veritabanlarına kaydediyor.
Her gün ne yaptığını ne ettiğini, kimi tanıdığını, fotoğraflarını, videolarını, ilgi alanlarını, katıldığı etkinlikleri, bir olay karşısında ne hissettiklerini giriyor sosyal web servislerine.
Bu ağlar içerisinde, Türkiye de en çok bilinen ve hepimizin fanatiği olduğu sosyal ağ ise Facebook. Şu anda Türkiye ağındaki üye sayısı 2.265.270 kişi. Bu sayı her geçen gün artıyor.
Geçtiğimiz günlerde kullanıcı ara yüzünü yenileyen Facebook Twitter'ı satın almak istiyor. Zaten üyelerinin çok da beğenmediği ve kullanışlı bulmadığı yeni ara yüzün asıl amaçlarından biri de twitter'a uyum sağlamak.
Mark Zuckerberg (Facebook kurucusu) bizzat kendisi bir Twitter üyesi ve Twitter'ın kullanıcılarını Facebook'a göre çok hızlı birbirine bağlaması, "özgür, hızlı ve mobil" bir yaşam vaat etmesi nedeniyle kıskanıyor. Kıskandığını kendisi bir basın toplantısında bizzat söylemişti.
Facebook neden Twitter'ı ister? Çok basit, daha mobil, daha hızlı ve daha "connect" isteyene üyeleri katmak. Facebook'un mobil telefonlarda kullanımı çok iyi performans sunmuyor. Twitter için bu küçük ekranlar için yaratılmış adeta.
Facebook Twitter'ı satın almaya niyetli ama Twitter satılmamakta ısrarlı. Şayet Facebook Twitter'ı satın alırsa, Twitter bünyesindeki kişilerin de Facebook'a katılması ile zaten hızla artan büyümesini katlayarak genişletmek, mobil ortamlarda etkinliği artırması ile artık zaten evde işte ve wireless olarak cafelerde bağımlı kaldığımız Facebook'u treking yaparken, dağ başında manzara seyrederken, toplu taşıma araçlarında yolculuk yaparken de kullanacağız ve sanallığımız daha da artacak.
Arkadaşlarımızla söğüt altında serin serin çay yudumlayıp hasbi hal etmek yerine Facebook'tan mesaj atacağız. Yaşıyor musun kardeşim diye sarılmak yerine "poke"layacağız.. Zaten böyle yaşıyorduk. Daha da sanallaşacağız.
Öte yandan tüm bu veriler tabii ki CIA tarafından rahat rahat gözetlenebiliyor. Kullanım sözleşmelerinde Facebook, devletin sunucularına bakmak istemesi durumunda bir şey yapamayacağını belirtiyor, bu devlet ABD.
(www.potkal.com 'daki köşe yazımdır)
Her gün ne yaptığını ne ettiğini, kimi tanıdığını, fotoğraflarını, videolarını, ilgi alanlarını, katıldığı etkinlikleri, bir olay karşısında ne hissettiklerini giriyor sosyal web servislerine.
Bu ağlar içerisinde, Türkiye de en çok bilinen ve hepimizin fanatiği olduğu sosyal ağ ise Facebook. Şu anda Türkiye ağındaki üye sayısı 2.265.270 kişi. Bu sayı her geçen gün artıyor.
Geçtiğimiz günlerde kullanıcı ara yüzünü yenileyen Facebook Twitter'ı satın almak istiyor. Zaten üyelerinin çok da beğenmediği ve kullanışlı bulmadığı yeni ara yüzün asıl amaçlarından biri de twitter'a uyum sağlamak.
Mark Zuckerberg (Facebook kurucusu) bizzat kendisi bir Twitter üyesi ve Twitter'ın kullanıcılarını Facebook'a göre çok hızlı birbirine bağlaması, "özgür, hızlı ve mobil" bir yaşam vaat etmesi nedeniyle kıskanıyor. Kıskandığını kendisi bir basın toplantısında bizzat söylemişti.
Facebook neden Twitter'ı ister? Çok basit, daha mobil, daha hızlı ve daha "connect" isteyene üyeleri katmak. Facebook'un mobil telefonlarda kullanımı çok iyi performans sunmuyor. Twitter için bu küçük ekranlar için yaratılmış adeta.
Facebook Twitter'ı satın almaya niyetli ama Twitter satılmamakta ısrarlı. Şayet Facebook Twitter'ı satın alırsa, Twitter bünyesindeki kişilerin de Facebook'a katılması ile zaten hızla artan büyümesini katlayarak genişletmek, mobil ortamlarda etkinliği artırması ile artık zaten evde işte ve wireless olarak cafelerde bağımlı kaldığımız Facebook'u treking yaparken, dağ başında manzara seyrederken, toplu taşıma araçlarında yolculuk yaparken de kullanacağız ve sanallığımız daha da artacak.
Arkadaşlarımızla söğüt altında serin serin çay yudumlayıp hasbi hal etmek yerine Facebook'tan mesaj atacağız. Yaşıyor musun kardeşim diye sarılmak yerine "poke"layacağız.. Zaten böyle yaşıyorduk. Daha da sanallaşacağız.
Öte yandan tüm bu veriler tabii ki CIA tarafından rahat rahat gözetlenebiliyor. Kullanım sözleşmelerinde Facebook, devletin sunucularına bakmak istemesi durumunda bir şey yapamayacağını belirtiyor, bu devlet ABD.
(www.potkal.com 'daki köşe yazımdır)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)